Doğum kontrol haplarıyla meme kanseri ilişkisi

İngiltere’de yapılan bir vaka kontrol çalışmasında, 1996-2017 yılları arasında meme kanseri tanısı almış 50 yaş altındaki 9498 kadının sağlık kayıtları ortalama 7.3 yıl süreyle incelenmiş, kullandıkları hormonal doğum kontrol yöntemleri, 18171 kanser tanısı almamış kontrol kadın grubu ile karşılaştırılmıştır. Kullanılan hormonal korunma yöntemlerinin yarıya yakını estrojen içermeyen sadece progestinli yöntemler olarak saptanmıştır. Meme kanseri tanısı alan kadınların yüzde 44’ü, kanser olmayanların yüzde 39’u tanıdan ortalama 3.1 yıl önce en son hormonal yöntem kullanmışlar. Hormonal doğum kontrol yöntemi olarak geçmişte klasik estrojen ve projestin içeren doğum kontrol hapı kullananlarda yüzde 23 (OR = 1.23; 95% CI, 1.14-1.32; P < .001), sadece progestin içeren (estrojensiz) hap kullanmış olanlarda yüzde 26 (OR = 1.26; 95% CI, 1.16-1.37; P < .001), tek başına projestin enjeksiyonu uygulananlarda yüzde 25 (OR = 1.25; 95% CI, 1.07-1.45; P = .004), Projestin salgılayan rahim içi araç taktırmış olanlarda yüzde 32 (OR = 1.32; 95% CI, 1.17-1.49; P < .001) oranlarında meme kanseri riskinde bir artış saptanmıştır.

Meme kanseri riski, hormonal yöntem kullanmayanlarla karşılaştırıldıklarında, tek başına projestin içeren hormonal korunma yöntemi kullananlardan ağızdan hap alanların yüzde 29’unda, enjeksiyon uygulananların yüzde 18’inde, cilt altı implant yerleştirilmişlerin yüzde 28’inde ve hormonlu rahim içi araç taşıyanların yüzde 21’inde daha yüksek saptanmıştır.         

Oransal olarak artış hızı çok yüksekmiş gibi görünse de gerçek kanser vaka sayılarını hesapladığımızda sayılar çok küçük değerlerdedir. Araştırmacılar, bu çalışmanın sonuçlarını, bu konuda önceden yayınlanmış olanların sonuçlarıyla birleştirdiklerinde 15 yıl içerisinde 16-20 yaşlarında tek başına projestin yöntemi kullanan 100.000 kadından sadece fazladan 8 tanesinde, 35-39 yaşlarında hormonal yöntem kullanan 100.000 kadından fazladan 265 tanesinde meme kanseri saptamışlardır.

Geçmişteki yayınlarda estrojen ve projestin içeren klasik doğum kontrol hapı kullananlarda meme kanserinde çok hafif bir artış eyiliminin olduğu bildirilmişken tek başına progestin içeren yöntem kullanan kadınlarda risk olmadığı genel kanı idi. Bu çalışmanın sonuçları ise uygulanma yöntemine bakılmaksızın tek başına projestin kulananlarda da hafif bir risk artışının bulunabileceği iddia edilmiştir.

Fitzpatrick D, et al. PLoS Med. 2023;doi:10.1371/journal.pmed.1004188

Okuyucuların bu verileri yanlış değerlendirmemeleri için şu yorumları da dikkate almaları yararlı olur.

1. Çalışma İngiltere’de yapılmıştır ve sonuçlar ırksal, çoğrafik, epidemiyolojik, genetik ve sosyolojik farklılıkları yansıtıyor olabilir. Bu sonuçları  Türk toplumu için genellemek hatalı olabilir.

2. Meme kanseri ailesel yatkınlıkla bağlantılıdır. Bu çalışmada kadınların aile öykülerinde meme kanserli akrabalarının dağılımları değerlendirilmemiştir.

3. Hatta daha da ileri gidilerek, özellikle ailede meme kanseri öyküsü varsa kadınların estrojenli projestinli klasık doğum kontrol hapından kaçınarak tek başına projestinli yöntem seçmiş olmaları olasılığı bile geçeli olabilir.

4. Hormonal korunma yöntemlerine başlangıç yaşı, kullanım süresi, ilk doğumu ve emzirmeyi deneyimlemeden önce ya da sonra başlamış olmaları, kullanım süresi, kullanılan hormon dozları ve cinsleri dikkate alınmamıştır. Oysa bu özelliklerin her birisinin sonuçları etkilemiş olması olasıdır.

5. Meme kanseri riskinde yüksek gibi görünen oranlar, gerçek riski yansıtmaz. Şöyle ki 30 yaşındaki bir kadının kabaca meme kanseri riski en yüksek olasılıkla yüzde 5 kabul edelim. Hormonal koruyucu yöntem kullandığı için meme kanseri riski yüzde 20 artmış olsun. Meme kanser olma riski yüzde 5’den sadece yüzde 6’ya çıkar. Kaldı ki 35-39 yaş grubunda hormon kullananlarda meme kanseri riski yüzde 0.5 bulunmuştur. Yirmili yaşlarda bu oran çok daha düşüktür.   

6. Hormonal doğum kontrol yöntemlerinin örneğin klasik estrojen-projestinli hapların hayat boyu devam eden endometrium (rahim) ve over (yumurtalık) kanseri önleyisi etkileri akıldan çıkarılmamalıdır. Ayrıca adet ağrıları, endometriosis, premenstrüel sendrom, sivilcelenme, yağlı cilt, anormal kıllanma ve daha pek çok hastalık önleminde doğum kontrol haplarının kullanıldığını da akıldan çıkartmayalım. Olası yarar-zarar hesaplamaları tıp biliminde çok önemlidir.

7. Şu anda korunma etkinliği en yüksek yöntem olan hormonal gebeliği önleyici ilaçların kullanılmaması durumunda ortaya çıkacak istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması ya da dünyaya getirilmesi ile oluşacak sağlık sorunları, kadın sağlığı için çok daha yüksek risklere yol açacaktır. Yarar-zarar dengesinin dikkatlice hesaplanması önem taşır.

SON SÖZ: Birinci derecede aile öyküsünde genç yaşlarda damar tıkanması, pıhtılaşma artışı, kalp damar hastalığı, meme kanseri vakası, öz geçmişinde kanser, pıhtı atma, damar tıkanıklığı, kaynağı belli olmayan anormal vajinal kanama yoksa, şişman değilse, sigara içmiyorsa, tercihan yaşı 35 altında ise ve gebelik istemiyorsa, bir kadının kendisine yapabileceği en büyük iyilik doğum kontrol haplarıyla güvenli şekilde korunmaktır. Bebek isteyene kadar, yıllarca, ara vermeden hormonal korunmaya devam edilmelidir. Geri çekme, gün sayma gibi aslında hurafe ve safsatadan öte bir anlamı olmayan yöntemlerde gebelikten korunma olasılığı yazı tura kadardır, yani kumardır. Ek olarak cinsel geçişli hastalıklardan korunmak için kondom kullanılması yine çok önemlidir. Gereksiz korkularla güvenilir olmayan yöntemlerle korunup oluşan kaza gebeliğinin sonlandırılması ya da istenmeden doğurulması ile karşı karşıya kalınacak ciddi sağlık sorunları çok çok daha fazla ve ölümcül olacaktır. Kadınlar için gebelik ve doğum, kendi sağlıkları açısından çok büyük bir fedakarlıktır. Kendisini seven bir kadın ve karısını seven bir erkek için her bir doğum, kadın sağlığından verilen bir tavizdir.

Prof. Dr. Kutay Biberoğlu

25.03.2023

Ankara