Bu günkü konumuz, dün videosunu yüklediğim konu gibi CİNSELLİKLE ilgili. Bu konularla ilgilenen herkes, doğal olarak özellikle genç kızlar ve üreme yaşındaki ve hatta sonrasındaki kadınlar hem www.drkutaybiberoglu.com adresli web sitemden hem de sosyal medya platformlarından beni izleyebilirler ve hatta bana ulaşabilirler. Sanmayınız ki takipçilerim sadece kadınlar, özellikle cinsellikle ilgili konuları, yine özellikle genç erkekler de yakinen takipdeler. Tipik olarak sorular “bir arkadaşımın şöyle bir sorunu var” “ya da eşimle yaşadığımız şöyle bir durumda” şeklinde başlıyor. Yani birey olarak kendileriyle ilgili bir soru yöneltmek bile tabu kabul ediliyor. Öyle ya da böyle, hep söylediğim gibi, bilmemek değil, sormamak, öğrenmemek ayıptır. Üzücüdür ki internetteki kaynağı belli olmayan sitelerden yalan yanlış bilgi sahibi olmaya çalışmak, çok yanlış algıların yerleşmesine, kuruntuların, takıntıların ciddi bir psikolojik sorun haline gelmesine yol açıyor. Böylece zihinlere yerleşmiş bu yanlış bilgilerin, hurafe ve safsataların sonradan düzeltilmesi, doğruların öğretilmesi daha da zorlaşıyor. On binlerce genç, kafalarına yerleştirilmiş yanlış bilgileri silebilmek için bu defa doğru kaynakta oldukları halde, defalarca aynı soruları tekrar tekrar sormak zorunda kalıyorlar. Bir önceki video sunumumda NASIL GEBE KALINAMAZ? başlıklı bir bilgilendirme sohbeti ile cinsellikle ilgili bazı yanlış bilgileri, tabuları yıkmaya çalıştım. Sizlerle yapacağım bu sohbetimizin başlığı da en az NASIL GEBE KALINAMAZ? başlığı kadar garip bir tanımlamayı içeriyor:
BEKARET MONOLOGLARI
Neden monolog? Çünkü bu tip, adeta tabu konular, yetkili ve bilgili kişilere danışılmaktan utanılan, tek başlarına konuşarak, doğru ya da yanlış, tek başlarına kaynak arayarak çözülmeye çalışılan konulardır. Ülkemizde gençlere yeterli cinsel eğitimin verilmemesi, tabii ki sorunun asıl kaynağıdır. Danışılması halinde anne babaların da çok yeterli bilgiye sahip olmadıkları da rahatlıkla söylenebilir.
“Bekaret”, yani ülkemizdeki tanımıyla latincesi himenin, halk dilinde ise kızlık zarının cinsel ilişkiyle açılmış ya da açılmamış olması, tamamen kültürel bir kavramdır. Anatomik olarak himen, vajina girişinden 1,5- 2 cm derinlikte bulunan ve yapı olarak vajinayı ve dış cinsel organları örten, aslında vücudumuzdaki her hangi bir cilt dokusundan da farklı olmayan ama elastik bir doku parçasıdır. Türkçedeki kızlık zarı terimi bir şanssızlıktır çünkü akla soğan zarı gibi ince ve kolayca yırtılan ve parçalanan bir yapı imiş izlenimi verir. Bu nedenle de genç kızlar, cinsellik dışındaki günlük aktivitelerle bile himenlerinin açılmış olabileceğinden, bir diğer deyişle Türkiyedeki tanımıyla “bekaretlerini kaybetmiş olmaktan” korkarlar.
Himen dokusu farklı farklı yapıdadır. Kimi tuzluk gibi çok delikli, kimi yukardan aşağıya ince bir perde ile açıklığı bölünmüş, kimi halka şeklinde (anüler tipte) bazen büyük, bazen küçük açıklığı bulunan, yapılar şeklindedir. Bazıları daha çok esnek, diğer bazıları daha az esnektir. Bazı çok esnek ve ortadaki açıklığı büyük olan himen yapıları, vajinal cinsel ilişkiyle hatta nadiren de olsa vajinal doğumla bile yırtılmadan sağlam kalabilir. Şekilleri nasıl olursa olsun, hepsinin en azından adet kanamasının rahatlıkla dışarı çıkabileceği kadar bir açıklığı olmak zorundadır. Nadiren (yüzde 1) hiç açıklığı olmayan tamamen perde gibi kapalı himen yapıları bile olabilir ki kız çocuğu ilk adet kanaması başladığında dışarı kanayamaz ve sonraki aylarda geride biriken, dışarı akamayan adet kanının birikmesi ile giderek artan bir alt karın ağrısı ile hekime başvurmak zorunda kalır. Tedavisi gayet basittir, basit bir cerrahi ile açıklık sağlanarak sorun kökünden çözülür. Şekildeki değişiklilere karşın yerleşim yeri hep aynıdır, dışa ya da içeri doğru yer değiştirmiş olamaz. Hemen vajina girişinde yüzeyel ve her türlü travmaya açık değil, derinde bulunan bir dokudur.
Tipik olarak himen, ilk cinsel ilişkiyle açılır. Genellikle hafif miktarda bir kanama ve acıma, açılmaya eşlik eder. Bizim kültürümüzde bu durum, “bekaretin bozulması” şeklinde değerlendirilir ve ilk ilişkide bunların yaşanması mutlaka olması gerekir gibi, şartmış gibi algılanır. Oysa gerçek böyle olmayabilir, yani geleneksel olarak beklendiği şekilde olmak zorunda değildir. Özellikle kızlık zarı yapısının esnek ve orta açıklığı geniş yapıda olanlarında, yine özellikle ilk cinsel ilişki sürecinin zorlamalı veya isteksiz koşullarda değil, bilinçli, rahat ve doğal, olması gerektiği şekilde gerçekleşmesi durumunda himen açılmayabilir de. O halde, ilk ilişkide beklenen kanamanın ve hafif de olsa ağrının gerçekleşmemiş olması, daha önceden cinsel ilişki yaşanmış, himenin önceden açılmış olmasını gerektirmez. Diğer bir deyişle, geleneksel inançların ve yanlış bilgilendirilmenin aksine, kadının daha önceden “bekaretini” kaybetmiş olduğu, önceden cinsel vajinal ilişki yaşadığı şeklinde değerlendirilmesi, hatalı olabilir. Bekaret kavramı, tamamen kültüre ve bilinçlilik durumuna göre değişen sosyolojik bir tanımlamadır. Tüm bu gerçeklere karşın toplumumuzun en azından bazı kesimlerindeki yanlış değerlendirmeler, bilinçsiz geleneksel ön yargılar, üzücü, kalp kırıcı, şanssız olayların yaşanmasına bile yol açabilmektedir.
Bu toplumsal baskı, genç kızları paranoid ve obsesif bir psikolojik kısır döngüye sokmuş durumda ve bu durum çok üzücü. Bu anlamsız ve baskıcı ortam, genç kızlara temel olarak iki şekilde yansıyor. İki şekilde de psikolojik ve sosyolojik sorunlar, her iki cinsiyette de yani sadece kızlarda değil, erkeklerde de olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.
Öncelikle ergen ve genç kızlarda, yine internet ortamındaki bilgi kirliliği, geçmişte yaşadıkları en basit olaylarla bile ilişkilendirilebilecekleri, acaba “kızlık zarım” açıldı mı, “bekaretim” bozulmuş olabilir mi kuşkuları, belleklerine ve ruhsal yapılarına kalıcı şekilde yer ediyor.
Bakın bu paranoyanın boyutlarını anlamanız için size genç kızların yönelttikleri gerçek sorular üzerinden korku ve endişelerini dile getirmeye çalışayım. On binlerce sorular arasında sık dillendirilen örneklerden bazıları şunlar:
sürtünme ile, himeni kendileri görmek için 2 bacakları arasına eğilerek ya da aynayla muayene amaçlı olarak dış cinsel bölgelerindeki dudakları çekiştirerek, doktor muayenesiyle, ıkınmayla, hapşırmayla, masturbasyan yaparak, popoyu duvara vurarak, kapı tokmağına çarparak, yere düşerek, bekaretim bozulmuş olabilir mi? İtiraf etmeliyim ki bu soruları yönelten kızlara hiçbir şekilde kendilerini muayene ederek kendi kızlık zarlarını göremeyeceklerini anlatmak çok zor. Kızlık zarı zannettikleri yapının sadece vajina girişi olduğuna, himenin derinde bulunduğuna, biz kadın doğum hekimlerinin bile ancak özel muayeneyle himeni zor gördüğümüze inandırmak neredeyse imkansız.
Aslında internette maalesef himenin kolayca açılabilecek soğan zarı kadar ince ve narin olduğu yanlış bilgisini körükleyen çok sayıda yazı ve söylem var. Bunlar sadece kötü niyetli ve ticari amaçlı olanlarla sınırlı kalmıyor. Ağır spor aktiviteleriyle, bisiklete binerek, hızla yere düşerek, çarparak, masturbasyon yaparak bekaretin kaybolabileceği yönünde çok sayıda kaynak olduğunu da kabullenmek zorundayım. Sorumluluk almamak ve daima açık kapı bırakmak amaçlı olduğunu düşündüğüm bu bilgilere karşın, ancak vajinal cinsel ilişkiyle, o da bazı esnek ve açıklığı geniş himen yapıları dışındakilerde kızlık zarının açılabileceğine gençleri inandırmak gerçekten çok zor. Bazen “iki parmağımı sonuna kadar vajina içine soktum” ya da “sert bir cismi içeriye ittim”, bekaretim bozulmuş mudur ? gibi, mazoşistcesine neden bunu yaptıklarını anlamadığım sorular gelse de hayatın olağan akışı içinde vajinal cinsel ilişki dışında açılmanın olanaksız olduğunu kadınlara, yıllardır, anlatmaya çalışıyorum.
Bir kere yanlış bilgilenip saplantı halinde şüpheye düşmüş genç kızlar ne yapıyor dersiniz? Bir kadın hastalıkları uzmanına gidip “ben bakire miyim değil miyim?” diye sorgulama yolunu seçiyor. Çok üzücüdür ki bazı hekim arkadaşlar da muayene edip, “sen kızsın”, “sen değilsin” gibi yargılarda bulunabiliyor. Anlayacağınız, bu bekaret işi, tahmin edilemeyecek kadar büyük bir sorun.
Şu gerçekleri herkesin bilmesi gerekir.
1. Kızlık zarı muayenesi yapan hekim etik ve deontolojik suç işlemiştir. Mahkeme kararı olmadan himen muayenesi yapmak suçtur. Ağır cezası vardır.
2. Sanıldığının aksine hekim, kızlık zarına bakıp da vajinal ilişkinin hemen üstüne muayene etmedikçe ya da önceden bir vajinal doğum gerçekleşmedikçe, himenin açılmış ya da açılmamış olduğu kararını veremez. Şüpheli vajinal seks sonrasında doku iyileşmesi için gerekli ortalama bir haftalık süre geçmişse, yine kesin bir karar vermek olanaksızdır.
3. En deneyimli adli tıp hekiminin bile tanıda zorluk çekeceği, hata yapabileceği açık ve net iken şimdi size daha şaşırtıcı bir itirafta bulunayım. Kadın Doğum uzmanlık eğitimi içinde himen ile ilgili özel bir program yoktur. Daha açık konuşayım. Kadın doğum uzmanları himen muayenesi öğrenmezler. Tüm bu gerçekler, hata olasılığını çok yükseltir.
Ayrıca ve her şeyden önemlisi, hiç kuşkusuz, kızlık zarı muayenesi, kadın için onur kırıcıdır. Muayene, insan haklarına aykırıdır. Tekrar söylemeliyim ki tüm gelişmiş toplumlarda kadına bekaret muayenesi yapmak ağır suçtur. Etik değildir, deontolojik değildir.
Buraya kadar, bekaret kavramının kadınlar üzerindeki iki olumsuz yansımasından bir tanesini tartıştık.
İkinci büyük sorun, yanlış algı ve baskılarla kadınların “bekaretlerinin bozulmaması” adına, vajinal cinsel birleşme dışındaki her türlü cinsel aktiviteye eyilim göstermeleridir. Özel hayat, ne benim ne de kimsenin ilgi alanına girmez, kimseyi ilgilendirmez şüphesiz, ancak düşüncem odur ki oral ve veya anal cinsel ilişkiyi de içine alan cinsel aktiviteler, gebelik riski taşımaz ama başta HPV, AIDS, herpes gibi virütik hastalıklar olmak üzere tüm cinsel geçişli hastalıklar açısından hem erkek hem de kadın için bir potansiyel sağlık sorunu riski taşır. Eğer haddimi aşmazsam, kişisel düşüncem odur ki salt “bekaret”ini kaybetmemek adına kadının giriştiği cinsel aktiviteler, sadece kadının onurunu, kendisine saygısını yok eder. Başka neye mi hizmet eder? Bir de cahil ve ben merkezli erkekleri kandırarak onları zavallı duruma sokar.
Ümit etmek isterim ki bu sohbetin sonunda şu iki özlü sözü dile getirmek uygunsuz bir ifade olmaz. “Bekaret 2 bacak arasında değil, beyindedir” ve “Kadın açılmış mı açılmamış mı diye incelenen bir zarf değildir, olmamalıdır”
Daha çok bilgilenmek için www.drkutaybiberoglu.com, doktorsitesi / facebook / instagram / youtube biberoglu linklerinde bulacağınız video ve makalelere (CİNSELLİK) ulaşabilirsiniz.