Toplumsal kanser tarama testleri ne kadar başarılıdır?

Kanser henüz belirti vermeden, ne kadar erken tanınabilirse, tedavi o kadar başarılı ve hastalıksız yaşam süresi de o kadar uzun olur. Güncel tıbbi uygulamalarda 4 kanserin erken tanısında global düzeyde tarama testleri önerilmektedir : meme, rahim ağzı (serviks), kolorektal (kalın barsak) ve akciğer. Prostat kanseri için de tarama test programı varsa da gündelik kullanımda tüm erkeklere uygulanması önerilmemektedir. Maalesef diğer kanser türlerinde tanı, ancak belirtiler ortaya çıktıktan sonra ileri evrede konabilmektedir ki kanserle bağlantılı ölümlerin yüzde 70’i bu gruba girmektedir.

Yapılan yeni bir çalışma ile tüm kanserlerin yüzde kaçında erken tanının tarama testleriyle doğru şekilde konulabildiği araştırılmıştır. Bu çalışmaya göre prostat kanserlerinin yüzde 77’si kanda PSA tarama testi ile yakalanmıştır. Ancak yüksek PSA yalancı pozitifliği nedeniyle çok erkekte prostat biyopsisi gerekliliği doğmuş, diğer bir deyişle abartılı tanı nedeniyle bir çok erkeğe gereksiz biyopsi uygulanmak zorunda kalınmıştır. Meme kanserlerinin yüzde 61’i mamografiyle yakalanabilmiştir. Rahim ağzı kanseri sıklığı düşüktür ve yüzde 52’sinin tanısı Pap Smear yardımı ile konulabilmiştir. Kolorektal kanserlerin ancak yüzde 45’i her hangi bir tarama testi ile tanınabilirken akciğer kanserlerinin sadece yüzde 3’ü tarama testleriyle gün yüzüne çıkarılabilmiştir.   

Sonuçta, tarama testlerinin her toplumda aynı şekilde uygulanması yerine, bireysel risk faktörlerine göre modifiye edilmesi gerçeği ortadadır. Örneğin meme dokusu yoğun bez dokusundan oluşan kadınlar için tarama mamografisi yeterli olmayabilir ve örneğin magnetik rezonans görüntüleme (MRI) gerekebilir. Öte yandan, tüm kadınlara MRI taraması önerisi de maliyet etkin bir yaklaşım olmayacaktır. Tarama testlerinin en büyük sorunlarından birisi, yalancı pozitif sonuç verip gereksiz ileri incelemelere veya doku biyopsilerine yol açmasıdır.

Kolorektal kanser erken tanısında kullanılan kolonoskopinin 50 yaştan itibaren her 10 yılda bir yapılması önerilirken bu yaklaşımla bazı kanser olgularının atlanabileceği gösterilmiştir. O halde, yine kişisel ve aile öyküsü ile öngörülebilecek bireye özgü risk faktörleri taranarak belki de bazı insanlarda kolonoskopinin 3-5 yılda bir yapılması daha uygun olacaktır. Aynı özelleştirilmiş tarama programları, Pap Smear veya PSA ölçümleri için de geçerli olabilir.

Tarama programlarının başarı derecesini belirleyen diğer önemli bir faktör de ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve sosyal devlet özellikleridir. Halkının sağlık taramalarının altından kalkamayan toplumlarda görev ve sorumluluk, bireylerin bilinç düzeylerine ve sosyoekonomik güçlerine sınırlı kalmak zorundadır.

Prof. Dr. Kutay Biberoğlu

02.01.2023

Ankara