ERKEN GEBELİKTE VAJİNAL KANAMA NEDENLERİ – MOLAR GEBELİK
Ped değiştirmeye gerek duyulmayan, sadece külotta leke bırakan vajinal lekelenme, gebeliğin ilk 3 ayı içinde yüzde 30 oranında görülebilir. Birkaç gün sürer ve kendiliğinden kaybolur. Endişelenmeye gerek yoktur. Gebeliğin sağlıklı bebek doğumu ile sonuçlanma şansı, lekelenme görülmeyen gebelerle aynıdır. Nadiren döllenmeyi takip eden 6-12 gün içinde bebeğin rahime yerleşmesi sırasında lekelenme olabilir ki kadınlar bunu erken gelen bir adet kanaması zannedebilirler. Birkaç saat ya da gün sürüp kendiliğinden yok olur. Halk arasında “üstüne görme” olarak isimlendirilen bu durumda henüz adet kanaması gecikmediği için de gebelikten şüphe edilmez.
Adet döngüsünün gecikmesini ve gebeliğin teşhisini izleyen günlerde lekelenme, kadınların yüzde 2-5’inde görülen rahim ağzındaki poliplere bağlı olabilir. Polip yüzeyindeki artan damarlaşmaya bağlı olarak cinsel ilişki veya vajinal muayene sonrası tahriş, lekelenme yapabilir. Lekelenme önemli değildir ve yine kendiliğinden durur.
Erken gebelikte vajinal kanama ise ped değiştirmeyi gerektiren miktarlarda olur. Paniklemeye gerek yoksa da mutlaka hekimin değerlendirmesini gerektirir. Erken gebelikte vajinal kanaması olan gebelerin yarısından çoğunda gebelik sorunsuz devam ederek sağlıklı bebek doğumuyla sonuçlanır.
En olası tanı düşük tehlikesidir. Yüzde 15-20 gebelik düşükle sonuçlanır ve bu oran her gebelik için geçerlidir. Risk artan kadın yaşı ile paraleldir. 35 özellikle 40 yaştan sonra yüzde 50’ye kadar çıkabilir. Çoğunluğu gebelik ürününün sağlıksız olmasından kaynaklanır. Kanama miktarının fazlalığı ve kramp tarzında ağrıların eşlik etmesi gebeliğin düşükle sonuçlanma riskini artırır. İlaçlar ve mutlak yatak istirahati, düşüğü önlemez. Gebelik sağlıklı ise zaten hiçbir şey yapmadan kanama kesilir ve gebelik devam eder, sağlıksız ise verilen güya “tedavi”lere rağmen gebelik sonlanır. Bu konunun ayrıntıları için blog ve web kaynaklarımdaki “Erken gebelik kayıpları”, “Tekrarlayan düşükler” başlıklı referanslara gitmenizi öneririm.
Erken gebelik kanamalarında dış gebelik diğer olasılıktır. Yüzde 2 oranında görülen bu durumda gebelik ürünü rahim boşluğu dışında yerleşmiştir. Erken tanı konulması durumunda cerrahi uygulanmadan ilaçla tedavi şansı varken tanıdaki gecikme, yaşamsal tehlike taşır ve acil ameliyat yapılmasını gerektirebilir. Yine bu konunun ayrıntıları için blog ve web kaynaklarımdaki “Dış gebelik tanısı”, “Dış gebelik tedavisi” başlıklı referanslara gitmenizi öneririm.
Erken gebelik kanamalarında molar gebelik olasılığı diğer dikkate alınması gereken bir komplikasyondur. Gebeliklerin binde 1-2’sinde ortaya çıkar. Burada bebekle anne arasındaki beslenme ilişkisini temin eden plasentada (halk arasındaki kullanımı ile “bebeğin eşi”) anormal bir yapılaşma vardır. Nadir ama hayati bir sorundur. Bu konu ayrıntıları ile aşağıda tartışılmıştır.
MOL HİDATİDİFORM / MOLAR GEBELİK (ÜZÜM GEBELİĞİ)
Plasental villus hücrelerinin üzüm tanelerine benzer şekilde sıvı ile dolup şişmesi ile birlikte giden anormal gebelik durumudur. Birlikte anormal bir erken gebelik ürünü (embryo/fetus) bulunabilir (kısmi mol) veya hiç bulunmayabilir (komple mol).
Görülme sıklığı kabaca binde 1-2’dir. Genetik ve kültürel faktörlerden çok düşük sosyoekonomik durum ve diyet, sıklığı artırabilir. Diyette beta karoten veya hayvansal yağ azlığı suçlanmıştır. Kadın yaşı ne kadar genç (21’den küçük) veya ileri ise (40 yaştan büyük) o kadar fazla görülür, 50 yaşından sonra her 3 gebelikten birisi moldür. Ayrıca daha önce mol ya da düşük geçirmiş olmak da bir sonraki gebelikte mol gelişme olasılığını artırır.
Boş bir yumurtanın 2 erkek sperm hücresi ile döllenmesi veya tek sperm ile döllenip DNA içeriğinin kopyalanarak 2’ye katlanması, mol gebeliğinin genetik olarak anormal kromozom yapılanmasına yol açar.
Olguların tamamına yakınında 6-16. gebelik haftalarında anormal şekilde vajinal kanama başlar. Gebe uterus çok hızlı büyür. Şiddetli bulantı kusma, kan basıncı yüksekliği, hipertroidi görülebilir. Ultrasonda bal peteği veya kar fırtınası görünümü ve yumurtalıklarda 2 taraflı kistler çok tipiktir. Kan beta hCG hormon düzeyleri çok yüksektir.
Öykü, fizik muayene, hCG düzeyleri ve ultrason görünümü tanı için yeterlidir.
Tedavide esas, molar gebeliğin aşağıdan boşaltılmasıdır. Anestezi altında rahim ağzından geçirilen plastik kanül aracılığı ile negatif emme basıncı uygulanarak gebelik ürünü boşaltılır. Daha sonra küretaj ile mol gebeliğinin tümünün boşaltıldığından emin olunmalıdır.
Kanama riski yüksek olduğu için el altında en az 2 ünite kanın hazır bulundurulması gerekir. Annenin Rh-, babanın RH+ olması durumunda sonraki gebeliklerde kan uyuşmazlığının önlenmesi amacıyla koruyucu immün globulin (Rhogam) enjeksiyonu uygulanmalıdır. Ailesini tamamlamış, ileri yaştaki kadınlarda rahimin cerrahi olarak çıkarılması diğer bir seçenek olabilir.
Molar gebelik yüzde 15-20 olasılıkla ilerde neoplaziye yani kansere kadar gidebilecek tümörleşmeye dönüşebilir. Bu nedenle bazı risk özelliklerini taşıyan kadınlara mol boşaltılmasını ya da cerrahiyi takiben koruyucu kemoterapi şeklinde ilaç uygulanmalıdır. Tedavi ile birlikte kan beta hCG değerleri izlenmeye başlanır ve hormon değerleri sıfırlayana kadar izleme devam edilir. Kan hormon değeri sıfırladıktan sonra en az 6 ay süreyle tekrar gebelik olmaması için korunma önerilir. Doğum kontrol hapları bu amaçla en uygun yöntemdir. Bu süreçte giderek rahim küçülerek normal boyutlarına döner, yumurtalıklardaki kistler kaybolur. Mol geçiren ve uygun şekilde tedavi edilen genç kadınların ilerde sağlıklı bebek sahibi olma olasılıkları yüksektir.
Prof. Dr. Kutay Biberoğlu
10.01.2020
Ankara