Kısırlık Uzmanları için “İleri Teknoloji” Uygulamalarının Dayanılmaz Çekiciliği

Kısırlık Uzmanları için “İleri Teknoloji” Uygulamalarının Dayanılmaz Çekiciliği

Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için başarısızlık, Türkiye gibi ülkelerde sadece tıbbi değil, sosyolojik, psikolojik ve ekonomik yönleri de olan bir sorundur. Aile, yakın çevre ve toplum, tümüyle, bırakınız isteyip de gebe kalamamayı (infertilite = halk arasında kısırlık), çocuk yapmayı erteleyen çiftleri bile yakın izleme alır ve özellikle kadın üzerine baskı kurmaya başlar. Pederşahi aile yapısında erkek ve ailesi, kadını suçlama, dolayısıyla soruna ve çözümüne ortak olmama eğilimindedir. Erkekten kaynaklı kısırlık, “erkeklik”, “güç”, “cinsellik” gibi kavramlarla eşdeğer sayılır. Hiçbir ilişkisi olmadığı halde tohum (sperm) sayısındaki düşüklük, erkeğe yakıştırılmaz bir türlü…

Tıbbın bu alanında uzun yıllardır mesai harcayan kıdemli bir hekim olarak olayın erkek yönü ile ilgili birkaç anımı paylaşmak isterim. Çocuğu olmadığı için başvurup ilk görüşmede laboratuarda sperm hücrelerini saydırmasını önerdiğim ama annesinin durmadan yeniden evlendirdiği, yeni eşlerle tekrar tekrar başvurup benim de tekrar tekrar sayım yaptırmasını istediğim erkek hastam, bir gün tek başına görüşmeye geldi. İfadesi aynen şuydu : “Doktor, zorlayıp durma. Bende tohum yok. Ben baştan beri biliyorum ama anama anlatamıyorum. Bana inanmıyor, durmadan yeniden everiyor. Ben n’apıym?”. Bir diğeri, bir süre kısırlık nedenini anlamak için uğraştıktan sonra gebeliğe bir engel bulamadığım için canımın sıkkın olduğu bir gün, kocanın mahcup halimi fark etmiş olsa gerek ki beni bir kenara çekip raporunu getirdiği iki normal sperm sayımının kendisinin değil rica üzerine amcaoğluna ait olduğunu itiraf etmesiydi. İnsanların aynı konuya nasıl farklı bakabildiklerini gösteren en ilginç örnek ise aldıkları randevuya aynı köyden birlikte ama eşsiz gelen iki erkek hastaya aitti. Çoğu zaman erkekler gelmeyip sadece eşleri başvurdukları için bu bana çok ilginç gelmişti. Kendilerinde sperm olmadığını sadece kendilerinin bildiklerini, bu sorun nedeniyle çok sevdikleri eşlerini kaybetmek istemediklerini ifade etmişler ve benden eşlerinin haberi olmadan başka bir erkeğin sperm hücrelerini suni aşılama ile eşlerine vermemi istemişlerdi. Üstelik isteklerinin yasal olmadığının da bilincindeydiler. Bunların her ikisi de sonradan testislerinden sperm alıp tüp bebek tedavisi ile baba oldular.

Demek istediğim o ki kısırlık, ülkede sosyolojik boyutu devasa olan bir konu. Çocuksuz çiftler amaçlarına ulaşabilmek için her şeyi yapmaya hazırlar. Konu komşudan duydukları her doktora, önerilen her tedaviye, mallarını mülklerini satıp savmak pahasına koşuşturup dururlar. Öyle uzun boylu araştırmaya, tedaviye de pek sabırları yoktur. “Sihirli” bir tedavi ve “acil” sonuç isterler. Çoğunluğu, gebe kalınması için en az bir yıl boyunca korunmasız cinsel ilişkide bulunma gereğini ya bilmez ya da kulak arkası ederler ve 2-3 ayda gebeliği deneyip hemen doktorun yolunu tutarlar. Ne aksi tesadüftür ki çoğu hekim de deneme süresini sorgulamayı ihmal edip girişir testlere. Kadının yaşına bakılmaksızın, 20 de olsa, 30 da olsa, en çok istenen testler, adet kanamasının 2 veya 3. gününde yeterli yumurta hücresi olup olmadığının araştırılması ve çoğu kez hastaya dokunulmadan yani muayene bile yapmaya gerek duyulmadan vajinal ultrasonografidir. Bu testler her nedense hem de incelenmeden, defalarca tekrarlanır. İncelenmediğini nereden mi biliyorum? Çünkü en azından bazılarında infertilitenin nedeni olan hormonal bozukluk tüm kan testlerinde raporlandığı halde hiç bir hekim tarafından değerlendirilmemiş, tedavi edilmemiştir de ondan. Sonuçta üretilen tanılar, en iyi senaryoyla “yumurtlamada tembellik” veya “polikistik over”, tedavi ise “yumurtlamayı güçlendirmek” adına klomifen hapı veya yumurtlamayı uyarıcı iğnelerdir. [Ülkemizde çocuklu ya da çocuksuz, adetleri düzenli ya da düzensiz genç kadınlarda, özellikle ergenlerde adeta “polikistik over” salgını vardır. Üzücüdür ki kadınlara sıklıkla muayene bile edilmeden ultrason yapıldığı için görüntülenen yumurta hücreleri yanlış olarak “polikistik over” tanısı almaktadır. Yine kilolu kadınlar arasında “insülin direnci” tanısıyla insülin duyarlılığını artırıcı hap reçetelenmesi çok yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu konuya başka bir yazımda değineceğim].  Yumurtlama tedavisinin yanına suni aşılama eklemek de ezberlerden bir diğeridir. Bir diğer deyişle, asıl infertilite değerlendirilmesi henüz başlamadan, sanki her türlü neden araştırılmış da bir engel bulunamamış yani açıklanamayan infertilite sorunu varmış gibi en sonda yapılması gereken yönetim planı, daha başlangıçta uygulanır. Kendi günlük pratiğimde bu tür tedavileri geçmişte kullanmamış hastaya pek rastlamadığımı söyleyebilirim. Kan testlerinde en kötü senaryo ise yumurtaların az olduğu gerekçesi ile “acil tüp bebek” tedavisidir. Çocuk isteği ile gelen çiftlerin ve hekimlerin ortak özellikleri sabırsızlık ve kısa yoldan amaçlarına ulaşmaktır. Bir bakıma testler, yapılmış olmak için yapılan, “tüp bebek” uygulaması için ısındırma girişimleridir. Buna internetteki ticari sitelerin bilgi kirliliği, tüp bebek tedavisi ile yüzde 50-70 gibi abartılı, yanlış başarı oranları da eklenince sonuç, henüz doğru düzgün infertilite nedeni bile araştırılmadan tüp bebek kararıdır. Özetle çocuksuz çiftler, verilen ümitlere, önerilen her türlü tedaviye çabuk inanan, sorgulamadan uygulayan ve bıkmadan usanmadan hep yeni bir “mucize” beklentisi olan kimselerdir. Geçmişte bir dönem, çocuk arzusuyla başvurup temel infertilite nedenleri bile henüz araştırılmadan laparoskopi yapılmamış hasta bulmak neredeyse imkansız iken şimdilerde aynı durum tüp bebek için geçerlidir. Kendi pratiğimde ilk başvuran çocuksuz çiftlerin en az yarısında, yaş ortalamaları 30 üzerinde olanların ise dörtte üçünde temel infertilite araştırmasına ancak en az bir kez tüp bebek denenmiş olarak başlıyorum. Bunların önemli bir kısmı psikolojik ve ekonomik olarak tükenmiş, normal yolla,  tüp bebek dışı tedavi arayışıyla gelirken diğerleri yeni bir tüp bebek tedavisini başka bir hekimde yaptırmak niyetiyle başvurmaktadır.

Resmi olmamakla birlikte Türkiye, tüp bebek uygulama sayısıyla (yılda 42 bin çift) dünyada ilk 10 içerisindedir. Yılda 42 bin çifte uygulanıyor. Son 10 yılda tüp bebek merkez sayısı 30’lardan başlayıp 140’lı sayıları aşmıştır. Hal böyle olunca rekabet gereği, merkezler çocuksuz çiftleri kendilerine çekecek “ileri teknoloji” duyuruları ile görsel ve yazılı basında hemen her gün boy göstermekte, bu reklamlara ödenen meblağlar dudak uçuklatıcı boyutlara çıkmaktadır. En çok, psikolojileri mucizelere inanmaya zaten hazır olan çocuksuz çiftler, aslında bilimsellikleri kanıtlanmamış bu yöntemlerin tanıtımından etkilenmekte, her seferinde medyada beliren “yeni” bir başka ümit kapısına yönelmektedirler. Bunlar,  bağışıklık sistemini baskılayan ilaç  tedavilerinden embryoların rahime yerleştirilmeden önce genetik incelemelerine, laboratuarda inkübatörler içerisinde sürekli  kamera altında görüntülenmelerinden “mucizevi” gebelik aşılarına, yuvalama, tutkallama, sperm DNA hasarının “tedavisi”  vb. denemelere kadar değişebilmektedir. Değişmeyen, “yeni” ve “mucizevi” yöntemlerin hiç tükenmemesidir. Değişmeyen, diğer merkezlerden daha yüksek başarı rakamlarının uluslar arası tıp bilimi arenalarında değil, sadece adı geçen merkezin verilerinde boy göstermesidir.  Değişmeyen, “bunu da denemezsek, başarısızlık halinde içimizde kalır” kaygısıyla maddi gücünü gereksiz tüketip bir klasik tüp bebek tedavi denemesine daha giremeyen çocuksuz çiftlerdir. Anlattıklarım ülkemize özgü değildir. Aynıları, dünyanın her ülkesinde geçerli olan üniversal sorunlardır (Mail Online. The great IVF rip-off: Clinics preying on anxious couples are selling ‘add-ons’ that may not work and could be harmful. 16 May 2016 ; Fertility watchdog ‘increasingly concerned’ about dubious treatments sold by private clinics as experts warn childless couples are being exploited. !5 May 2016 ; Lord Winston claims IVF clinics exploit couples. 4 June 2007 http://www.bionews.org.uk/page_13082.asp). Sektörde merkezlere hasta kanalize eden tıp dışı aracı kurumlar ve dernekler de eksik değildir. Yardım etmek, yol göstermek adına yapılan faaliyetler, açıkça simsarlıktır.

Alelacele tüp bebek tedavileri uygulanıp defalarca başarısız kalınması üzerine tükenmişlik sendromu içerisinde başvuran, henüz  temel infertilite araştırması bile yapılmamış o kadar çok çocuksuz çift var ki.. Tüp Bebek tedavisiyle oluşan hiçbir embryonun genetik olarak normal bulunmadığı gerekçesiyle transfer yapılamayan da çok sayıda çift var. Basit bir hormonal ya da metabolik sorunun basit bir tedavi ile çözüldüğü, kısa sürede gebe kalıp genetik olarak da sağlıklı bebek doğuran çiftlerin sayısı da azımsanmayacak boyuttadır.

SON SÖZ : Mucize, infertilitenin altta yatan nedeninin düzeltilmesiyle normal yolla, vücutta oluşan gebeliklerde doğal seleksiyonun yani en sağlıklı yumurta ile en sağlıklı spermin bir diğerini bulmasındadır. En sofistike, en ileri teknolojinin uygulandığı tüp bebek yöntemi bile doğadan daha başarılı değildir. Hiç kuşkusuz, tüp bebek yöntemi başka türlü kesinlikle başarıya ulaşamayacak birçok çifti çocuk sahibi yapmıştır. Çağımızın tıp alanındaki en büyük devrim niteliğindeki buluşlarındandır. Ancak gerçekten gerektiğinde….

İyi tıp uygulaması, toptancı anlayışla değil, insanları bireysel olarak değerlendirip onlara zaman ayırarak, klinik değerlendirmeyi önceleyerek ve en önemlisi zarar vermeyerek uygulanandır.

 

1 Eylül 2016, Ankara

Prof. Dr. Kutay Biberoğlu