COVID19 CİNSİYET GÖZETİYOR

COVID19 CİNSİYET GÖZETİYOR

Kadınların COVID19 ile savaşta performansları, erkeklerden çok daha başarılı. COVID19’lu erkeklerin yoğun bakıma geçiş olasılıkları daha yüksek ve erkekler her aşamada daha ağır bir tablo sergiliyorlar. Ventilatöre gereksinim duyanlar arasında erkekler yüzde 75 oranla açık ara öndeler.  Erkeklerde ölüm olasılığı kadınlara kıyasla 2 kat daha fazla. Çin’de ölüm sıklığı erkeklerde yüzde 2,8 iken kadınlarda yüzde 1,7dolaylarında.

Neden böyle? Aynı tabloya SARS ve MERS salgınlarında da rastlandı. Neden CORONA virus kadın cinsiyetine pozitif ayrımcılık gösteriyor? Bu durum sadece virutik hastalıklar için mi geçerli, yoksa genel olarak sağ kalımda kadın cinsiyeti daha mı avantajlı?

Biliyoruz ki kadınlar erkeklerden daha uzun yaşarlar. Yaşam süreleri arasında ortalama 6-7 senelik bir fark vardır. Erkekler kadınlara göre 30-40’lı yaşlarda daha çok kalp ve damar hastalığına yakalanıyor, myokard enfarktüsünden daha çok ve aniden ölüyorlar. Yaşlı bakım evlerinde kalan insanların çoğunluğu kadınlar. Belki de aslında erkekler erken öldükleri için kadınlar avantajlı görünüyorlar. Sigara ve alkol alışkanlıkları erkeklerde daha yaygın, sağlıklarını daha çok ihmal ediyorlar, daha stresli bir yaşamları var (?), daha dikkatsiz ve sabırsızlar, dolayısıyla örneğin kazalara maruz kalmaya daha yatkınlar, daha çok risk alıyorlar, genel olarak kurallara, özelde örneğin hijyen ve temizlik kurallarına daha az riayet ediyorlar, daha az ve yetersiz el yıkıyorlar. Bu örnekleri uzatabiliriz.

Ancak dikkat çekici nokta, sadece yaşam sürelerinde değil, bu pozitif ayrımcılık durumu, yaşamın her aşamasında geçerli. Daha anne karnından başlayarak bir farklılık söz konusu. Şöyle ki erken gebelikte düşükle sonuçlanan, daha ileri gebelik haftalarında anne karnında ölen, hatta doğumda kaybedilen bebeklerin daha çoğu, erkek bebekler. Bir şekilde dişilik, daha dirençli bir organizma oluşmasına yol açıyor.

On yıllardır bu cinsiyet ayrımının nedenleri araştırılıyor. Henüz bu konuda bildiklerimiz bilmediklerimizden çok daha az. Genetik farklılık, kadında 2 X cinsiyet kromozomu varken erkekte X kromozomunun tek olması ileri sürülen olasılıklar arasında. Örneğin X kromozomu üzerindeki bazı bağışıklıkla ilgili genler, erkeklerde tek X kromozomu olduğuna göre yetersiz olabilir. Kromozomların uçlarındaki DNA proteinlerinden oluşan telomer denilen başlıkların yaş alındıkça aşındıkları, kısaldıkları biliniyor ve kadınlarda telomerlerin daha uzun oldukları gösterilmiş. Erkekle kadın arasında hormonal farklılıklar çok belirgin. Erkekte salgılanan seks hormonu testosteronun kalp ve damar hastalığı olasılığını artırdığı, kadında salgılanan seks hormonu estrojenin ise aksine koruduğu senelerce iddia edilmiştir. Bu bilgiyle 40 seneyi aşkın sürece kadınlara dışarıdan estrojen verilerek kronik hastalıkların önlenebileceği iddia edilmiş, estrojen tedavisi menopozdan ölüme kadar adeta bir yaşam pınarı olarak kabul edilmiştir. Bilimsel olarak yetersiz çalışmalara dayanılarak varılan bu sonuçlara o dönemde o kadar çok inanıldı ki enfarktüs geçiren erkeklere kalp ve damarları korusun diye verilen estrojen, tam aksine yeni enfarktüslerle daha çok erkek ölümüne yol açınca yapılan çalışma yarıda kesilerek estrojenin yaşam pınarı olmadığı ortaya çıktı.  Nihayet 2002 ve sonrasında bilimsel kurallara uygun olarak yapılan WHI çalışması, durumun böyle olmadığını, dışarıdan verilen estrojenin aslında kalp ve damarları koruyucu değil, ileri yaş gruplarında aksine kalp krizi ve meme kanseri olasılıklarını artırıcı olduğu gösterildi ve böylece her kadına ömür boyu estrojen verilmesi önerisinden vazgeçildi.

Tıp biliminde sarkaçın topuzunun bir uçtan tam aksi yöne sallandığı, doğru bilinen yanlışların yanlış bilinen doğrulara dönüştüğü pek çok örnek vardır. Tarihten ders çıkarmak gerektiği hep söylenir de pek uygulanmaz ve yapılan hatalar tekrar edilir.

Şimdilerde COVID19 pandemisin bilinmezlik ortamında insanlık ve tıp bilimi, çaresizlik içinde yine estrojen hormonundan bir mucize bekliyor gibi görünüyor. Madem ki COVID19’dan kadınlardan daha çok erkekler ölüyor, aradaki en belirgin farklılık nedir? Kadında seks hormonları olarak estrojen ve progesteron, erkekte ise testosteron baskın olarak salgılanıyor. Ayrıca çok yüksek estrojen ve progesteron salgılanan gebe COVID19’lu kadınların göreli olarak enfeksiyonu daha hafif geçirdikleri düşünülüyor. Gebe olan bu kadınların zaten genç oldukları ve henüz dün yayımlanan 9 ölümle sonuçlanan gebe vaka serisi göz ardı edilerek…

Bilerek veya bilmeyerek, gözden kaçırılan farklılık nedir? Ağır enfeksiyon ve ölümler daha çok ileri yaştaki insanlarda görülüyor ve 50 yaşın üzerindeki kadınlarda zaten estrojen ve progesteron hormonları artık yapılmıyor. Şimdilik bu çelişkili durum görülmemiş gibi davranılıyor.

Dünya üzerinde milyonlarca enfekte olgu var ve binlerce ölüm.. Aşı yok. Özgün ilaç yok. Zaten şu anda tedavi adına verilenler, geçmişte başka enfeksiyonların tedavisinde uygulanmış olanlar. O halde ne yapalım? Ne kaybederiz? COVID19’lu erkeklere kadınlık hormonları verelim. Elimizde ne bilgi var? Estrojen bağışıklık sistemini güçlendirir, bu nedenledir ki menopozdan sonra estrojen hormonunun azalmasıyla birlikte bağışıklıkla ilgili T hücreleri ile paralel olarak bağışıklık da azalır, kanser riski artar. Estrojen hormonunun beyin, damar sistemi, akciğerler gibi pek çok organ ve dokuda bağlanabileceği reseptörleri var. Ayrıca estrojen virusun bağlandığı ACE2 enzim proteinini böbreklerde yaptığı gibi akciğerlerde de baskılayarak virusun reseptörüne bağlanmasını önleyebilir. Her ne kadar bu etki farelerde gösterilmişse de belki insanlarda da aynı etkiyi yapar. Doğrulamak için sağlam insanda denemeye zaman yok. Dişilerdeki bu deneysel estrojen etkisi, belki de erkeklerde de çalışabilir. Anlaşılacağı üzere aslında bu bir insan deneyi. Normal şartlarda önce hayvanlar üzerinde deney yapılır, sonra insanlarda.. Etik değil, kurallara aykırı ama durum acil ve çaresiz. Bu durum sadece estrojen için geçerli değil, tüm şu anda kullanılan ilaçlar aslında deneme olarak uygulanıyor yani COVID19 için etkinlikleri gösterilmemiş henüz. Bir antiviral ajan (Remdesivir), hızlandırılmış bir süreçle Amerikan Gıda ve İlaç Kurumundan henüz yeni kullanım ruhsatı aldı.

İlk çalışmada New York, Long Island’da 110 adet (kadın veya erkek) 55 yaş ve üzeri virus + veya negatif ama klinik olarak COVİD19 hastasının 55 tanesinin cildine haftada bir estrojen flasteri (Climara 25), diğer 55 tanesine hormonsuz flaster yapıştırılıyor. Flasterin tercih nedeni ise bir yan etki örneğin pıhtılaşma sorunu olduğunda (ki COVID19 hastalarında zaten damar içi kan pıhtılaşma artış eyilimi var) flaster ciltten çıkarılarak yan etki durdurulabilsin. Bu deneyde 45 gün süreyle 6 kez hastalara sorular yöneltilip hastalık süreçleri yakından izlenecek.

İkinci çalışmada Los Angeles’da COVID19’lu 40 erkek hastanın 20 tanesine günde 2 defa Progesteron enjeksiyonu yapılırken diğer 20 tanesine hormon verilmiyor. Progesteron hormonunun teorik anti-inflamatuar etkisinden bir yarar ümit ediliyor. Progesteron hormonu, ağır olgularda iyileşme sürecini izleyen ve kötüleşmeden sorumlu tutulan sitokin fırtınasını baskılıyor da olabilir. Bir iki ay içinde bu 2 araştırmanın sonuçlarını göreceğiz..

İnsanlık, çaresizlikten tüm olasılıkları deneyerek bir çözüm bulmaya çaba gösteriyor. Şu anda tek bildiğimiz doğru, hijyen kurallarına ve fizik mesafe uzaklığına titizlikle uyarak enfekte olmamaya çalışmak. Devlet sağlık dışı nedenleri de önceleyerek siyasi olarak günlük hayatı normalleştirmeyi deneyebilir ancak unutmayalım ki önlemlerin erken terk edilmesi, insanlığa çok ağır bedeller ödetebilir. O halde alınan kararlar ne olursa olsun kendi korunmamıza titizlikle devam etmeliyiz. COVID19’suz günler dilerim.

Prof. Dr. Kutay Biberoğlu

03.05.2020

Ankara