YENİ CORONA VİRUS NEDEN ERKEKLERİ SEVİYOR?

YENİ CORONA VİRUS NEDEN ERKEKLERİ SEVİYOR?

COVID19 enfeksiyonuna yakalanma oranları, yoğun bakım ve ventilatör ihtiyacı, ölüm riski erkeklerde açık ara daha yüksek. Bu erkeklerin handikapı mı yoksa kadınlar mı avantajlı, tartışma sürüyor. Kadınları enfeksiyondan koruduğu düşünülen hormonlar, genler ve olası diğer faktörler üzerinde çalışmalar devam ediyor. Estrojen ve projestinlerin erkeklere uygulanması ile COVID19 ile savaşımda erkek olma dezavantajı dengelenmeye çalışılıyor.

Hormonal açıdan erkekleri hastalığa karşı daha dirençsiz yapan faktör acaba erkeklik hormonu yani androjenler olabilir mi? Üç gün önce 7 Mayıs 2020’de Annals of Oncology’de İtalya’nın en çok pandemiden etkilendiği Veneto bölgesinde 68 sağlık kurumunda tedavi gören 4532 tanesi erkek olan (56%) 9280 COVID19 hasta verileri yayımlandı. Hastaneye yatış gerektiren ağır hastaların yüzde 60’ı, yoğun bakım gerektirenlerin yüzde 78’i, hayatını kaybedenlerin yüzde 62’si erkekti.  Bu çalışmadaki erkek hastalar ayrıntılı irdelendiklerinde kanser olan erkeklerin olmayanlardan 2 kat daha fazla enfekte oldukları, bunlar içinde ilginç olarak özellikle prostat kanseri için androjenleri baskılanan erkeklerin androjenleri normal salgılanan erkeklere kıyasla hem enfeksiyonu kapma hem de ölüm oranları açılarından belirgin şekilde daha avantajlı oldukları saptandı. Androjenleri normal 37,161 prostat kanserli erkekten 114 tanesi COVID19 + ve 57’si ölürken, androjenleri baskılanan 5273 hastanın sadece 4 tanesi COVID19 + enfekte olmuş ve hiç birisi hayatlarını kaybetmemişlerdir. Başka tipte kanseri olan 79,661 hastadan 312 tanesi COVID19 + bulunurken 57 tanesi kaybedilmiştir. Sonuç olarak anti-androjen tedavisi alan prostat kanserli erkekler bu tedaviyi almayanlara göre 4 kat, prostat kanseri dışında başka organ kanseri olanlardan 5 kat daha az enfeksiyon riski göstermişlerdir. Çalışmacılar, androjenlerin SARS-CoV2’yi bir şekilde daha virulan yaptığını böylece enfeksiyon klinik tablosunu ağırlaştırdığını, düşük androjen düzeylerinin ise koruyucu rol oynadığını iddia etmişler.  Bu çalışmanın handikapı, diğer olası etki faktörlerinin örneğin yaşın, vücut kütle indeksinin ve kalp damar hastalık durumlarının değerlendirmeye katılmamış olmasıdır. Anti-androjen tedavisi alan erkeklerin kendilerini daha izole etmiş ve böylece hastalığa yakalanmamış olma olasılığı da mevcuttur.

Acaba erkeklik hormonu androjenler virusu nasıl etkilemiş olabilirler?

Yazarlar virus proteininin ACE2 reseptörüne androjenlerin düzenlediği TMPRSS2 genini aktive ederek bağlandığını ve bu genin prostat kanseri varlığında aktive olup hastalığın ilerlemesini hızlandırdığını iddia etmişler, daha da ötesi, benzer şekilde aynı androjen reseptörünün akciğerler dahil diğer prostat dışı dokularda da TMPRSS2 ekspresyonunu uyardıklarını iddia etmişlerdir.  Bu mekanizma ile aynı zamanda erkeklerin kadınlara göre neden COVID19’a daha yatkın ve dirençsiz oldukları speküle edilebilir. Hipotez, androjen reseptör antagonistleri verilerek erkeklerin androjen düzeylerini ve TMPRSS2 ekspresyonlarını baskılamak ve SARS-CoV2’nin erkekleri  enfekte etme güçlerini törpülemektir. Böylece kadınların hastalıktan daha az etkilenme avantajlarını sağladığı düşünülen estrojen ve projestinlerin erkeklere verilmesi ile COVID19’dan korunma çabalarına ek olarak daha da ileri gidilip erkeklik hormonlarını da bloke ederek yeni bir insan deneyi yapmanın kapıları açılmış olmaktadır.  Androjen reseptör antagonistlerinin etkisi geri dönüşlü olduğuna göre örneğin 1 aylık bir süre için erkeklere androjen baskılama tedavisinin pekala uygulanabileceği müjdesi artık verilebilir diye düşünüyorum.

Komplo teorilerinin havalarda uçuştuğu bu COVİD19 pandemi günlerinde, laboratuar ortamında üretildiği iddia edilen bu yeni Corona virusunun kadın araştırmacılar tarafından erkeklere karşı hazırlandığı savı da göz ardı edilmemelidir. Hormonlara yönelik tedavilerin gerçekten etkin bulunup yaygınlaşması halinde, çoğumuzun bir şekilde enfekte olmadan pandeminin bitmeyeceğinin anlaşıldığı bu ortamda sağ kalan erkeklerin hangi yeni sosyal  format ve konumda yaşamlarını devam ettirecekleri merak konusudur.

Prof. Dr. Kutay Biberoğlu

10.05.2020

Ankara