TÜRKİYE COVID19 GÜNCELİ – YORUM
*Bilen, bilmeyen, yetkin, yektin olmayan, konuşan çok. Topluma güven vermek ve siyasi erki korumak adına “yetkili”lerin söylediklerinde gerçek olmayan pek çok bilgi var.
*Sağlık çalışanları, iddia edilenlerin aksine yeterli korunma imkanlarına sahip değil. Enfekte olma riskleri en yüksek meslek grubunu oluşturuyorlar. Üç ay ek finansal destek sağlanması, bunun topluma duyuruluş tarzı, onur kırıcı ve yöneticilerin olaya bakış açılarındaki algı yetersizliğinin ve basitliğin bir örneği. İddiaların aksine yeterli sayıda test yapılmıyor. Hala test yapabilen merkez ve şehir sayısı çok sınırlı. Sonuçlar çok geç çıkıyor. Daha şimdiden ağır hastalar için gerekli yoğun bakım imkanları zorlanıyor. Yeterince şeffaflık yok. Türkiye hastalık dağılım haritaları Bakan’ın söz vermesine karşın bir türlü açıklanmıyor, açıklanamıyor.
*Aslında ortada “yetkili” de yok. Yukarıdaki, “evden çalışan”, bilgisi sadece etrafındaki bir avuç insanın korkarak, dolayısıyla pohpohlayarak verdikleri ile sınırlı, önceliği başı olduğu siyasi partiye her şartta oy kazandırmak olan ve yetişme tarzı gereği dini saiklerle hayata bakan ve “her şeyi bilen” kişi, aslında tek “karar verici”.
*Her ne kadar ortada bir “bilimsel kurul” var, burada alınan kararlar uygulanıyor gibi görünse de gerçek öyle değil. Yetkili, yanlışları seslendirebilecek kurumsal örgütler (Türk Tabipler Birliği, Halk Sağlığı Kurumları vb.) yerine sadece mesleki bilgilerini ortaya koymayı yeğleyen bilim adamları, bireysel olarak bu kurulda yer alabiliyor. Daha da kötüsü, kurulun aldığı kararlar, halkın moralini ve bütünlüğünü bozmamak ve “yukarıdaki”nin söyledikleriyle çelişmemek gerekçe, baskı ve korkusuyla sadece kendilerine tanınan yetkilerin sınırları içinde ve ancak siyasi süzgeçten geçirildikten sonra uygulanabiliyor. Bir diğer deyişle tamamen “bilimsel ve bağımsız” değil.
*Aslında Türkiye’de pandemi çok başarılı ve etkin şekilde yönetilebilirdi. Şansımız, önümüzde krizi başarıyla yöneten Çin, Güney Kore ve Almanya gibi örneklerin olmasıydı. COVID19 konusunda yeterli bilgi birikimi mevcut idi. Dünya Sağlık Teşkilatı çok açık ve net şekilde başarının sırrını açıklamıştı ; Test/Test/Test, Temas edenlerin verilerinin analiz/sentezi, Tecrit ve Tedavi yani 4T. Dış ülkelerden gelen insanların kuluçka dönemi süresince taviz vermeden karantinaya alınmaları, insanların yaşamak için gerekli ekonomik destekleri sağlanarak evlerinde tutulmalarının sağlanması, olabildiğince yaygın ve seri şekilde virus testi uygulanması, test pozitif olanların çevrelerindeki insanlarla birlikte evlerinde izole edilmeleri, testi negatif olanlara hastalık bulguları varsa test tekrar, test pozitif olanların yüksek risk faktörleri yoksa evlerinde izole edilmeleri ve aynı mekanda kalan yakınlarına test uygulanması, durumu ağırlaşan hastaların hastanede tedavi altına alınmaları.
*Siyasi (dini) Saiklerle, umreden gelenlerin Anadolu’ya yayılmaları, camilerdeki Cuma namazlarının yakın zamana kadar serbest bırakılması, başlı başına Diyanet İşleri Başkanlığının yanlış “fetva”ları, hatta bizzat kurumun varlığı, İran’dan geçişlerin 2-3 gün önceye kadar kapatılmaması, her zaman olduğu gibi kurallarda “istisna”lar için taviz verilmesi, en büyük engeller. Bu hayati hataların hiç birisi, her hangi bir “yetkili”nin sorumluluğu içinde değil çünkü asıl ve tek “yetkili”, kendisine danışılmadan hiçbir kararın alınamadığı “her şeyi bilen” siyasi kimlik.
*Üzücü olan en az zararla pandemiyi atlatma şansının göz göre göre kaçırılmış olması. Artık yapılabilecek tek şey, sorumsuz yönetimlerin kurbanı olan İspanya, İtalya gibi, İran gibi, ABD gibi ülkelere benzer şekilde, günlük hastalık ve ölüm tablolarıyla durumun vahametini sadece izlemek, COVID19’un tedavi/aşısının bulunmasını beklemek olacak. Yine bilinçsiz ve kötü yönetimlerin asıl kurbanları sağlık çalışanları ve özellikle yaşam koşulları iyi olmayan halk olacak. Bu kriz büyük hasarlarla atlatıldıktan sonra da yapılanların “Devletin Bekası” için olduğu iddia edilecektir. Suçlular ise her zaman olduğu gibi (Fetö belası/15 Temmuz, Suriye bataklığı, Ekonomik krizler, Cumhuriyet’in birikimlerinin yok edilmesi, Doğanın katledilip ülkenin betonlaştırılması vb.) kurallara uymadıkları ve yanlış yaptıkları için felaketlerin kurbanları olan “HALK” olacaktır.
SON SÖZ : Her şeyi bildiğini sananlar aslında hiçbir şey bilmeyenlerdir.
Kutay Biberoğlu
29.03.2020