CİNSELLİK VE GEBELİK – DOĞRU SANILAN YANLIŞLAR VE GERÇEKLER A. KADIN İÇ VE DIŞ GENİTAL (CİNSEL) ORGAN ANATOMİSİ

CİNSELLİK VE GEBELİK – DOĞRU SANILAN YANLIŞLAR VE GERÇEKLER
A. KADIN İÇ VE DIŞ GENİTAL (CİNSEL) ORGAN ANATOMİSİ
Prof. Dr. Kutay Ö. Biberoğlu*
Amaç – Genç kız ve erkeklerin cinsellik ve gebelik konularında okul ve aile ortamlarında yeterli eğitimi alamamaları, doğru ve güvenilir internet bilgilendirme kaynaklarına ulaşamamaları, ömürleri boyunca devam edebilecek psiko-seksüel sorunlar geliştirmelerine, hem fizik hem de ruhsal sağlıklarını tehlikeye atabilecek yanlış kararlar almalarına yol açmaktadır. Sosyal medyada çok sayıda kopyalanmasını ve beğeni almasını, bilginin gerçekliği için bir kanıt zanneden ve böylece sürekli yanlış bilgiye maruz kalan gençler, zamanla bunları doğru olarak anımsamakta ve doğru zannedilen yanlış bilgiler bir süre sonra gerçek doğrunun algılanmasını engellemektedir.
Doğru bilgilenme ve algılama için önce üreme organlarının anatomik yapılarının bilinmesi gerekir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için gerekli giriş bilgileri, A. KADIN İÇ VE DIŞ GENİTAL (CİNSEL) ORGAN ANATOMİSİ başlığı altında burada anlatılmıştır. Bunu takiben “B. ADET DÖNGÜSÜ, YUMURTLAMA VE GEBE KALMA” ve son olarak da “C- CİNSELLİK” konuları tartışılıp konunun bütünlüğü tamamlanacaktır.
Kadın cinsel organlarının işlevleri, çok özetle üreme ve seksüel haz amaçlıdır. Geniş anlamda ise amaç, üreme hormonlarını salgılamak, oosit (yumurta yani eşey hücrelerini) olgunlaşma ve döllenmesini gerçekleştirmek, oluşan gebelik ürününün gelişmesi, taşınması ve doğumu için uygun ortamı oluşturmak, aynı zamanda kişiyi zevk ve haz duygularıyla tatmin etmek amaçlı cinsel yakınlaşmayı ve birleşmeyi sağlamaktır.
Kadında dış genital organlar; büyük ve küçük dudaklar (labia majora ve minora), klitoris, idrar çıkış yolu (üretra), himen (kızlık zarı) ve vajina (hazne) dır (Şekil 1).

Büyük dudaklar, en dışta görünen ve diğer bütün dış genital organları arkasında saklayan, yağ ve ter bezleri içeren deri ile kaplı, sağlı sollu bir çift etli yapılardır. Çevre dokularla cilt devamlılığı gösterir ve genital kıllarla kaplıdır. Küçük dudaklar, büyük dudaklar sağa ve sola parmakla açılınca hemen altlarında görünen, cilt yerine daha ince bir örtü olan, yağ ve kıl içermeyen mukoza ile kaplı, kan damarlarından ve sinir uçlarından zengin, cinsel uyarılmayla sertleşen ve rengi pembeden kırmızıya dönen (erektil), ödemli, küçük bir çift yapıdır. Kan damarlarından çok zengin oldukları için düşme, tecavüz gibi travmalarda mukoza altında çok büyük kan toplanmaları (hematom) ortaya çıkar. Sağ ve sol küçük dudakların yukarıda birleştikleri noktada, küçük oval bir yapı olan klitoris (halk deyimiyle bızır) bulunur. Çok yoğun sinir ucu içermesiyle sadece cinsel haz verme işlevi olan en duyarlı yapıdır. Erkekteki penise benzer şekilde, gövdesi ve başı (glans) olan ama çok daha küçük bir yapıdır. Küçük dudaklar gibi zengin kan damar ağları ve sinir uçları içermesi nedeniyle cinsel uyarı ve orgazmda (birikerek artan cinsel istek ve haz duyusunun boşalması) küçük dudaklarla birlikte büyür, sertleşir ve erektil bir hal alır. Klitorisin boyu ve çapı bireysel farklılık gösterirse de kabaca 0,5-1 cm. uzunluktadır. Bazı kadınlarda dışa daha yakın ve belirgin, diğer bazılarında ise daha içerde gizlenmiş ve az belirgindir. G noktası (Grafenberg noktası), varlığı, çoklu ve yoğun orgazm odağı olduğu spekülasyon konusu olan, vajina ön orta duvarında, üretranın gerisinde olduğu iddia edilen ama yeri tam ve kesin olarak gösterilememiş duyarlı bir alandır. Vajina (hazne), aslında bir iç genital organ olarak kabul edilen, dış genital organlarla uterus (rahim) arasındaki bağlantıyı sağlayan ve bağ dokusundan oluşan silindir şeklinde esnek bir yapıdır (Şekil 2).

Önde mesane (idrar kesesi) ve arkada rektum (son barsak) ile komşudur. Ağız boşluğu, barsak gibi pek çok vücut kısmına benzer şekilde, mikroorganizmalardan oluşan doğal bir ortama sahiptir. Bir diğer deyişle steril değildir. Bu nedenle de akıntı ayırıcı tanısında vajinal kültür, enfeksiyon kaynağını belirlemede etkisizdir. Vajinanın normal florasındaki yararlı bakteriler, bir yandan gerçek vajinal enfeksiyonları önlerken diğer yandan hijyen yani temizlik kurallarına uyulmaması ve genital bölgenin ıslak bırakılmasına izin verilmesi halinde rahatsız edici, kokulu, kaşıntılı akıntı şikayetlerine yol açarlar. Cinsel uyarılma sırasında ve doğum yapmakla bağlantılı şekilde değişmekle birlikte ortalama boyu 8-12 cm, çapı 2-4 cm. arasındadır. Vajinanın diğer ismi doğum kanalıdır ve doğum sırasında çapı bebeğin doğumuna izin verecek kadar genişler. Elastisitesi doğumun izleri silindikten sonra (doğumdan 6 hafta sonrası) normal çapına dönmesini sağlar. Yeterli süre cinsel uyarılmayla, vajinayı kaplayan mukozada salgı bezi olmamakla birlikte damarlardan sızan sıvı, vajina girimindeki çevre doku ve rahim ağzındaki (serviks) bezlerden yapılan salgılar ile birlikte vajinayı ıslak ve kaygan hale getirir, bu da cinsel ilişkide penisin vajina içinde rahat hareket etmesini sağlar. Vajina, cinsel ilişki sırasında penisin tümüyle girdiği ve boşalmasıyla erkek sperm hücrelerinin rahim içine, adet kanamasının ise aksi yönde rahimden vücut dışına taşındığı, ayrıca doğumda bebeğin buradan geçerek dünyaya gelmesine aracı olan bir boşluktur. Labia minora, klitoris ve vajinanın üçte bir dış kısmı yani vajinal girim, cinsel uyarılmaya duyarlıdır. Kadında orgazmın yoğunlukla klitoral olduğu kabul edilirken vajinal orgazm kavramının varlığı, tartışmaya açıktır.

İdrarın dışarı atılması dışında işlevi olmayan üretra, hemen klitorisin altında, vajina girişinin hemen üstündedir. Himen, halk arasındaki deyimiyle kızlık zarı, aslında ismi gibi ince bir zar yapısında değil, vücudun her hangi başka bir yerini örten bir deri parçasından başka bir şey değildir (Şekil 2).

Dışarıdan 1,5-2 cm içeride bulunan bu deriden perde, vajina girişini örter. Adet kanının dışarıya atılması için farklı şekillerde açıklığa sahiptir. Cinsel ilişkide penisin vajinaya girmesiyle her hangi bir deri parçası gibi yırtılır ve bu esnada kanama ve acıya yol açar. Tutucu toplumlarda kızlık zarının sağlam yani açılmamış olması, önceden cinsel ilişkiye girilmediğinin yani bekaretin bir simgesi olarak algılanır. İlerideki bölümlerde ayrıntılarına girileceği gibi, Türkiye’de gençlerin bekaretin korunması adına deneyim edindikleri oral ve anal cinsel ilişki aktiviteleri, aslında bekaret kavramının sosyolojik olarak iki bacak arasında değil, beyinde olduğunu düşündürmesi gereken sosyolojik bir olaydır. Doğuştan kapalı olan himen durumunda (imperfore himen), dışarı atılamayan adet kanı kızlık zarının arkasında birikerek vajinayı doldurup genişletir ve tipik şekilde, ayda bir adet ağrısına karşın adet görememe şikayetiyle ergen kız çocuğunun sağlık kurumuna acil şartlarda getirilmesine sebep olur. Basit bir cerrahi girişimle, kapalı olan himen açılır ve sorun basit şekilde çözümlenir. Bunun dışında, bazı kız çocuklarında himen, penisin girmesine izin verecek kadar yuvarlak açıklığı olan elastik yapıdadır (anüler himen), dolayısıyla ilk cinsel ilişkide açılmaz, böylece kanamaya ve acıya yol açmaz. Bu kadınlarda himen ancak vajinal doğum sırasında bebeğin çıkışı ile yırtılır.

Mons pubis (pubis ya da Venüs tepesi), yağ dokusu ve bezlerinden oluşan ve genital kıllar içeren ciltle kaplı yastık benzeri bir oluşumdur (Şekil 1). Anus (makad), kalın barsağın dışarıya açıldığı, sindirim sisteminin son kısmıdır. Dışarıya gaita geçişi yani dışkılama işlevi, önce rektumdan ve sonra çıkımdaki anustan olmaktadır. Perine, vajina girimi ile anus arasındaki bölgedir. Derinlerinde hem işemeyi hem de dışkılamayı kontrol eden güçlü adele yapıları vardır. Doğumda ise bu kaslar gevşeyerek bebeğin doğumunu kolaylaştırırlar. Genellikle ilk doğumlarda, bebeğin doğumu sırasında yırtılmayı önlemek amacıyla doğum doktoru tarafından perineye kesi yapılır, doğumdan sonra ise tekrar dikilerek geride iz bırakmadan tamamen iyileşme sağlanır. Memeler göğüs kafesinin ön duvarında bulunan cilt altı dokulardır. Cinsel organ anatomisi içinde değerlendirilmese de cinsel haz ve üreme açısından önemlidirler. Farklılaşmış ter bezleri, fibröz doku, yağ dokusu ve sinir, kan ve lenfatik damarlardan oluşmuştur. Ergenlikle birlikte estrojen hormon etkisiyle büyümeye başlarlar. Boy uzaması ile birlikte kızlarda ergenliğin ilk bulgularından bir tanesidir. Normal fizyolojide her ergen kız çocuğunda 14 yaş bitiminde mutlaka meme bezlerinin (meme tomurcuğu) gelişmeye başlaması gerekir. Başlamaması durumu, hormonal anormalliğe işarettir. Vücuttaki diğer çift organ ve dokular gibi hiçbir zaman sağ ve sol meme bir diğerinin simetriği değildir. Asıl fonksiyonu doğumdan sonra süt salgısıdır. Her bir memede süt salgılayan meme bezleri, alveoler bezler ve sütü meme ucuna nakleden laktifer kanallar vardır. Memeler bağ dokusuyla göğüs duvarındaki pektoral adelelere bağlıdırlar. Kalıtım ve yağ dokusunun miktarı memelerin büyüklüğünü oluşturur. Meme uçlarının uyarılması, beyindeki bazı bölgeleri aktive eder, klitoris, küçük dudaklar ve vajina girişi gibi cinsel uyarıya hassastırlar ve orgazm oluşumunda rol oynarlar. Erkekte de meme uçları uyarıya hassastır. İç genital organ sistemi ise vajina, uterus (rahim), serviks (boyun), fallop tüpleri ve overlerden (yumurtalık) oluşmaktadır (Şekil 3).


Vajina, dış cinsel organlarla uterus arasındaki bağlantıyı sağladığı ve girim kısmı cinsel uyarıya hassas olduğu için yukarıdaki dış cinsel organlar bölümünde anlatılmıştır. Uterus (rahim), kabaca 5 cm. genişlik ve 7 cm. uzunlukta, adele ve bağ dokusundan yapılmış ters armut biçiminde bir organdır. Vajinanın üstünde, önde mesane, arkada barsakla komşudur. Yüzde 80 kadında 90 derece açıyla öne doğru açılanmıştır, adeta mesane üzerine yatar. Az sayıda kadında ise arkaya, barsaklara doğru açılanmış olarak ters pozisyonda konumlanır. Arkaya doğru açılanmış uterusun, bir hastalık sonucu (örneğin enfeksiyon, endometriosis) sonradan arkaya yapışmadığı sürece bir klinik anlamı yoktur.
Rahimin iç boşluğu endometrium denilen bir örtü ile kaplıdır. Overlerden (yumurtalık) salgılanan estrojen hormonu endometriumu kalınlaştırır. Yumurtlama olduktan sonra yine overlerden salgılanan projesteron hormon etkisiyle endometrium kalınlaşması durur, bez yapıları artar ve gebelik olması durumunda erken gebelik ürünü için uygun bir büyüme ve gelişme ortamı oluşur (döl yatağı). Gebelik olmaması durumunda ise endometrium, 28-30 günlük bir adet döngüsünün sonunda, yumurtalıkların estrojen ve projesteron hormon salgılamalarını durdurması nedeniyle adet kanaması şeklinde dökülerek dışarı atılır. Her ay tekrarlayan adet döngüsü süresince aynı fizyolojik olaylar yinelenir. Özetle, düzenli adet döngülerini gerçekleştiren olay, yumurtalıklardan salgılanan önce estrojen, daha sonra ise yumurtlama sonrası projesteron hormonlarıdır. Estrojen ve progesteron birlikte uyumlu şekilde salgılanarak endometriumu gebelik varsa uygun bir ortama, gebelik yoksa adet kanaması ile dışarıya atılmaya hazırlar. Yumurtlama (ovülasyon) olmaması durumunda sadece estrojen uyarısıyla (progesteron etkisi olmaksızın) endometrium kalınlaşır, adet döngüsü gecikir ve kadın düzensiz aralıklarla 2-3 ayda bir adet görmeye başlar. Böyle adet döngüleri gecikerek olan kadınlar, gebe kalamadıkları gibi, sürekli ve tek başına estrojen hormonunun doku kalınlaştırıcı etkisiyle meme ve endometrium bez dokularında aşırı kalınlaşma ve hastalık geliştirirler.
Serviks yani boyun kısmı, rahimin vajinaya açılan kısmıdır (Şekil 3). Vajinal cinsel ilişkide özellikle derin penetrasyonda haz veren genital organlardan birisi olarak kabul edilmektedir. Parmakla girildiğinde vajinanın alt ucunda, burun ucuna dokunulduğunda hissedilen kıvamdaki yuvarlak doku, serviks’tir. Tarama testi olarak düzenli aralıklarla yapılması gereken Pap Smear testinde, serviks hücreleri örneklenir. Cinsel geçişli hastalıkların başında gelen Human Papilloma Virusun (HPV) bazı tiplerinin serviks kanseri ile bağlantısı, Pap Smear ve HPV tiplemesi testleriyle araştırılır. Vajinal cinsel ilişkide erkeğin boşalmasıyla vajina içine boşalan sperm hücreleri servikal kanaldan girerek buradaki bezler ve müküs içerisinde bir süre kalıp yumurtayı dölleme kapasitesi kazanırlar ve gruplar halinde uterus içine, oradan da fallop tüplerine doğru ilerlerler. Fallop Tüpleri, rahimle yumurtalıklar arasındaki ilişkiyi sağlayan 10 cm. uzunluğunda, çift taraflı kanal sistemidir (Şekil 3). Uçlarında bulunan narin çiçek benzeri yapılar (Fimbria), yumurtalıklardan atılan yumurtayı tüp içine almaya yardımcı olurlar. Vajina, serviks ve sonra da uterusa giren erkek sperm hücreleri ile aksi yönden yumurtalıklardan gelen yumurta hücresi tüp içinde karşılaşırlar. Uygun koşullar varsa döllenme olur, erken gebelik ürünü yine tüp içinde uterusa doğru hareketle endometriuma düşerek orada büyür ve gelişir. Cinsel geçişli bazı enfeksiyonlarda yine vajinadan giren bakteriler, yukarı doğru yayılarak uterus içinde ve fallop tüplerinde hasara yol açarak infertiliteye (istendiği halde gebe kalınamaması durumu) neden olabilirler. Overler (yumurtalıklar), rahimin ve fallop tüplerinin her iki tarafında 2-4 cm. çaplarında, yumurta hücresi (eşey hücresi-oosit) içeren ve hormon (estrojen, progesteron, testosteron vb.) üreten organlardır (Şekil 3). Doğumda oositlerle dolu olan overler, ergenlikte uyarılıp olgunlaşarak işlev görmeye başlarlar. Doğumda sayıları milyonlarca iken üreme hayatı boyunca bunlardan sadece 400 tanesi olgunlaşır, diğerleri aktive olamadan geriler, harcanır ve tükenir. Her ay içlerindeki yumurtaların azalmasıyla üremeye ve hormon yapmaya katkıları azalır ve nihayet estrojen yapımının durması ile de menopoz olayı gerçekleşir, yani en az 1 yıl süreyle adet kanamaları gerçekleşmez. Menopoz aniden oluşmaz. Önce yumurtlama işlevi (progesteron salgısı) durur. Adet döngüleri araları uzayarak devam eder. Bu süreçte estrojen yapımı hala devam ettiği için doku kalınlaşmasının önlenmesi şarttır. Bu amaçla, dışarıdan progesteron hapı verilerek 2 ayı geçmeyecek aralıklarla adet kanamaları söktürülmelidir. Estrojen artık vücutta yapılmayınca progesteron hapı verilse de kanama olmaz ve işte o zaman gerçekten menopozun gerçekleştiği söylenebilir. Overler yani yumurtalıklar, menopoz sonrasında da üreme değil ama hormon salgılama görevlerini sürdürürler.
Beyin / Over / Testis – Üreme – Hormon Salgılanması Etkileşimi (Şekil 4)

Beyin korteksinde yapılan maddeler, beyin tabanında bulunan hipotalamustan salgılanan hormonlar, onların kontrolu altında işlev gören ve yine hormon üreten fasulye küçüklüğünde ve yarım gram ağırlığındaki hipofiz (pituiter) bezi, vücuttaki tüm organları ve bezleri çalıştıran ve denetleyen bir orkestra gibi çalışır. Hipofiz bezinden salgılanan gonadotropinler yani folikül stimülan hormon (FSH) ve lüteinizan hormon (LH), kadında overleri ve erkekte testisleri uyararak üremeyi sağlar ve denetler. FSH ve LH’nın yeterli ve düzenli şekilde yapılması, kadında estrojen ve projesteron salgılanmasını, vücudun kadınsı görünüşünü, yumurtlamayı ve gebe kalmayı, erkekte ise testosteron (erkeklik hormonu) salgılanmasını, böylece erkeğe özgü vücut gelişimini ve sperm üretimini sağlar. FSH ve LH hormonlarının yetersiz salgılanması, vücudun dişi ya da erkek yönünde farklılaşamamasına, cinsel gelişme eksikliğine, kadında adet kanamalarının başlamamasına, erkekte sperm yapımının durmasına ve böylece infertiliteye (istendiği halde gebe kalınamaması) yol açar. Kan örneklerinde FSH ve LH’nın çok yüksek olması (kabaca sınır değer 10 mIU/ml’dir) durumu ise aksine kadında yumurtalıklarda, erkekte testislerde yeterli eşey hücresi yani yumurta ve sperm bulunmaması ile uyumludur.
Konumuzla doğrudan ilgili olmamakla birlikte, beyin korteksi, hipotalamus ve hipofizin tüm vücut fonksiyonlarının düzgün çalışması için taşıdığı hayati önemi anlamanız, büyük resmi görebilmeniz için salgılanan hormonların sadece adlarını ve işlevlerini özetlemekle yetineceğim. Bunu bir orkestraya benzetebiliriz. Orkestranın üyeleri olarak, hipofiz (pituiter) bezinden adrenokortikotropik (ACTH – böbrek üstü bezi uyarılması), tirotropik (TSH – tiroid bezi uyarılması), somatotropik (GH – büyüme) hormonlar, prolaktin (PRL – süt hormonu, fazla salgılanması durumunda üremenin olumsuz etkilenmesi), endorfin (endojen morfin – ağrının baskılanması, insanın kendisini uyuşturucu almış gibi hissetmesi, orgazm dahil haz veren aktivitelerdeki iyilik hissi), melanosit stimülan hormon (MSH – ciltte koyulaşma sağlayan melanin artışı, henüz tam anlaşılamamış işlevler), oksitosin (doğum sonrası anne sütü ile emzirme ve rahim kasılması) ve vazopresin (ADH – vücut su dengesinin kontrolu) salgılanır. Ancak bu hormonların tümünün birbirleriyle uyumlu şekilde salgılanması ile vücudun organ ve dokularının sağlıklı ve uyumlu şekilde çalışması sağlanabilir. Bir diğer deyişle orkestra uyumu, güzel müzik üretimi için şarttır.
Erkek iç ve dış genital (cinsel) organ anatomisi (Şekil 5)

Erkekte dış cinsel organlar penis ve skrotum, iç cinsel organlar ise testisler, prostat, seminal vezikül, Cowper bezi ve sperm taşıyıcı kanallar yani epididim ve vas deferens’dir.
Penis, kadındaki klitorisin eş değeri, kişiye göre değişmekle birlikte ortalama 6-9 cm. uzunluk ve 3 cm. çapta erkek cinsel organıdır. Sertleştiği zamanki yani ereksiyon halindeki ölçüleri, öncesine göre iki katına kadar (uzunluk ortalama 11-15 cm, çap 4 cm.) büyüyebilir. Penisin baş kısmı (glans) ve frenulum denilen sünnet derisinin penisin boyun kısmına tutunduğu alt arka kısım, sinir uçlarının yoğun olduğu, dolayısıyla cinsel uyarılma açısından hassas bölgelerdir. Penisin gövdesinde 3 adet silindir şeklinde süngerimsi yapı vardır. Bu yapıların kanla dolması, sertleşmeyi (ereksiyon) sağlar. Kadında idrar yapılan üretra ve vajina ayrı ayrı yapılardır. Oysa erkekte hem idrar hem de meni (sperm içeren ejakülat), penis boyunca seyreden aynı idrar boşaltım kanalı yani üretra içinden geçerek vücut dışına çıkar. Skrotum, penisin hemen arkasında, içinde testislerin ve sperm taşıyan kanalların bulunduğu, ortam ısısı vücut ısısından daha düşük, deri torbasıdır. Testislerin işlevi açısından düşük ortam ısısının önemli rolü vardır. Skrotumu anne karnındaki gelişme sürecinde dişi cinsiyetinde gelişen büyük dudakların erkekte orta hatta birleşmiş şekli olarak düşünmek gerekir. Testisler, skrotum derisi içinde kadındaki overlerin karşılığı olan ortalama 5 x 3 x 2 cm. ebadlarında, lastik kıvamında, 2 adet erkek iç genital organıdır. Bir yandan içerdikleri çok ince kanallarda (seminifer tübüller) sperm hücreleri yapılırken bir yandan da Leydig hücrelerinden testosteron hormonu ve inhibin salgılanır. Prostat, mesane tabanında kestane büyüklüğünde bir organ olup seminal vezikül adı verilen bezlerle birlikte sperm hücresi dışında meniyi oluşturan maddeleri salgılar. Kadındaki erotik G noktası gibi prostat da anal sekste orgazma götüren, cinsel olarak hassas özellik gösterir. Spermler meni sıvısı içinde epididim ve vas deferens denilen sperm kanallarından geçişleri sırasında hareketlilik kazanırlar. Meni sıvısı, taşıyıcı sperm kanallarından üretraya boşalır ve ejakülasyon sürecinde buradan vücut dışına atılır. Sağlıklı hormon ve sperm yapımı için testislerin ortamının vücut ısısından daha düşük olması (35 ° C) önemlidir. Testislerde sentezlenen sperm hücreleri ancak 2 aydan daha uzun bir süre sonra olgunlaşarak yumurtayı dölleyebilme kapasitesine ulaşırlar. Bir diğer deyişle, hasata, bağ bozumuna benzetecek olursak, bugün laboratuarda sayılan sperm hücreleri aslında ortalama 64 gün öncesinin testiste yapılan mahsulünün meyveleridir.
“Cinsellik ve gebelik – Doğru Sanılan Yanlışlar ve Gerçekler” başlıklı makalemin doğru anlaşılabilmesi için kaleme alınmış cinsel organların yapısını anlatan bu yazı, bütünün bir giriş parçası özelliği taşır. Yine konunun bütünlüğü adına “B. Adet Döngüsü, yumurtlama ve gebe kalma” bölümü “A. Kadın İç ve Dış Genital (cinsel) Organ Anatomisi” ni takip etmektedir. En son olarak da “C. Cinsellik” konusu tartışılıp konu bütünlüğü sağlanacaktır.
Prof. Dr. Kutay Ö. Biberoğlu
*Kadın Hastalıkları ve Doğum, Üreme Sağlığı, Hormon hastalıkları ve İnfertilite (endoskopi, tüp bebek) Uzmanı
Ankara