Hanımefendiler! Kendinize bir iyilik yapın ve memelerinizi muayene edin.

Hanımefendiler! Kendinize bir iyilik yapın ve memelerinizi muayene edin.

Meme kanseri dünya üzerinde en sık görülen, en sık ölüme neden olan kadın kanseri türüdür. Meme kanserinin görülme yaşı giderek düşmekte, 40 yaş öncesi kanser olguları giderek artmaktadır [Hangi kanserler giderek genç yaşlarda görülüyor? Nasıl önlem alırız? 05.01.2025 (https://youtu.be/queFly3mHpo)]. Erken yakalanması durumunda tam iyileşme – kür mümkündür. Bir diğer kadın kanseri olan rahim ağzı (serviks) kanseri, cinsel geçişli human papilloma virüs (HPV) etkenli olup tarama testleri ile tamamen oluşumu engellenebilen bir kanser türüdür [HPV- en sık görülen cinsel geçişli hastalık 11.11.2024 (https://youtu.be/V0mCQnd5qPg)]. Aksine, nadir görülen yumurtalık (over) kanserleri çoklukla geç tanındıkları için öldürücülükleri çok yüksek kadın kanserleri arasında en başta gelirler [Yumurtalık (over) kistleri ve tümörleri 08.11.2024 (https://youtu.be/beZiLpPD0Zc)]. Her yıl yapılması gereken sağlıklı kadın muayenesi, yumurtalık kanserlerinin tek erken tanı yöntemidir.  

Meme kanserinin erken tanısının konulabilmesi kadının kendi elindedir. Tarama mamografisi ve doktor muayenesi tabii ki çok önemlidir ama daha ve en önemlisi kadının kendi memesini tanıması ve düzenli şekilde gözlemlemesidir. Tüm dünyada kadınlara yapılan geleneksel ve ezberlenmiş uyarı “memelerinizi periyodik olarak yoklayın ve ele gelen kitle varsa sağlık kurumuna başvurun” şeklindedir. Oysa çoğu zaman erken meme kanseri tanısı, kitle ele gelmeden önceki bulgularla konulur. Kitle yoksa meme kanseri şüphesi yok denemeyeceği gibi, her ele gelen kitle de meme kanseri değildir. Meme kanserinin kitle olarak ele gelmesi ve tanınabilmesi için kanser başlangıcını takiben 5 ile 10 yıl arasında bir süre geçmesi gerekir. Bu süre pek çok faktöre bağlı olarak değişebilirse de bilinmesi gereken, meme kanserinin dünden bugüne oluşan ve gelişen bir kanser olmadığıdır. İdeal olan henüz muayenede hissedilebilir bir kitle bile oluşmadan önce kanserden şüphelenilmesidir.

Bu bilgilendirme sohbetimizin amacı meme kanserinin erken tanısında kadının kendisinin neler yapabileceğinin tartışılmasıdır. Lütfen öneri ve uyarılarımı soğuk kanlılıkla değerlendiriniz. Bu sohbetin en istemediğim ve korktuğum olası olumsuz etkisi, siz kadınları gereksiz yere panikletmek, anksieteye, kaygı bozukluğuna yol açmaktır. Sohbet sürecinde göreceksiniz ki meme kanserinin en erken tanısı ancak memeler özelinde kendinizi izleyerek ve muayene ederek mümkündür. Çoğumuz erkek olsun kadın olsun soyunup giyinirken vücudumuza bakmayı aklımıza bile getirmeyiz. Yüzümüze sıkça bakar, görünüşümüzü inceleriz ama vücudumuzu değil. Memenizin olağan görünümünü tanımak, hafızanıza perçinlemek ve oluşabilecek değişiklikleri saptamak aslında çok kolay ve hayatidir.         

Unutmayınız ki erken evredeki meme kanserleri hiç bir yakınmaya neden olmazlar. Henüz memede rahatsızlık, ağrı ve ele gelen kitle yoktur. En erken değişiklik görsel olarak farkedilir. Kadınların çıplak olarak aynadan kendilerine bakarak memelerini incelemeleri yeterlidir. Bütün gereken geniş aynalı, iyi aydınlatılmış bir ortama sahip olmaktır. Önce kollar doğal şekilde sarkık pozisyonda sonra yukarıya kaldırılmış olarak karşıdan ve yandan her iki memenin olağan görüntüsünün adeta ezberlenmesi gerekir. Sakın ola ki bir memenizi diğerinden farklı görünce paniklemeyin. Hiç bir zaman vücudun iki yarısı memeleriniz dahil bir diğeriyle aynı ve simetrik değildir.

Normal meme görüntüsü görsel hafızaya kaydedildikten sonra her zamanki görüntüden farklılık, erken tanının püf noktasıdır. Meme kanseri varlığını bağırarak değil fısıldayarak belli eder. Önceki gözlemden farklılık görsel de olabilir his olarak da.. Bu farklılık ciltle, meme dokusu ve meme ucundaki şekil değişikliği ile ilgili olabilir.  Sadece görüntü değil tek taraflı memede iğnelenme, ağırlık ya da çekme hissi de önemlidir. Şüphelenmek esastır. “Gördüğüm, hissettiğim daha önceden var mıydı?” sorusu akla gelmelidir.

Unutmayalım ki üreme yaşı kadınlarda hormonal değişimlere bağlı olarak özellikle adetten önceki 7-10 günde memeler daha hassas, dolgun ve ağrılı olabilirler. Adet kanamasının başlamasıyla bu yakınmalar kaybolur, memeler göreli olarak yumuşar ve küçülür. Görsel ama özellikle parmakla meme dokusunu hissederek yapılan muayene adet kanamasının başlamasını takiben yapılırsa değişiklikleri anlamak daha kolaylaşacaktır.

Memeyi örten özellikle meme ucuna komşu ciltte yamasal şekilde kalınlaşma, renk değişikliği araştırılmalıdır. Bir noktada sanki yara varmış da iyileşme sürecindeymiş ya da iyileşmeyi takiben izi kalmış gibi cildin altı daha kalınlaşmış ve çevre dokudan daha az hareketli hissedilebilir. Nadiren cilt gamzelenmiş ya da portakal kabuğu gibi bir görüntü arzedebilir. Bazen hafif bir güneş yanığı görünümündedir. Ağrı, kaşıntı yoktur. Memenin göğüs duvarına bağlantı noktasında, özellikle kolları yukarı kaldırdığınızda önceden farketmediğiniz şekilde memelerden birinde dolgunluk, şişlik, çekilme, çukurlaşma, asimetri dikkatinizi çekebilir. Tüm bu değişiklikler kalıcı ise, adet döngünüzün farklı günlerinde değişmiyorsa, alarme olmadan ama yine de bir uzman hekimin görüşünü alarak bilinçli olmak uygun olacaktır.

Meme ucu ve çevresindeki koyu pigmentli yuvarlak alan, en çok dikkat etmeniz gereken bölgedir. Meme yüzeyinin derinliğinde oluşan değişiklikler süt kanallarının açıldığı bu alanda kendisini gösterecektir. En erken işaret veren ve çoğunlukla gözden kaçan bulgu, memelerden birisinde ortada ve yüzeyden dışa doğru belirginleşmesi gereken meme ucunun düzleşmesi, hatta içeri doğru çekilmiş olmasıdır. Bu şekil bozukluğu çok yavaş oluşur ve ağrısızdır. Özetle bir taraftaki meme ucunun önceki görünümünden ve diğer memeden farklı olması, düzleşmesi, ortadan başka bir yöne doğru açılanması, daha açık ya da daha koyu renk alması uyarıcı olmalıdır. Meme uçları doğuştan içeri çökükse – ki bazı kadınlarda böyledir – olumsuz bir anlamı ve dolayısıyla endişeye gerek yoktur.

Meme ucunun etrafındaki ciltte egzemayı andıran kabuklanma, pullanma, kırmızılık oluşabilir. Farkı topikal kremlere cevap vermemesi, aksine giderek belirginleşmesi meme kanseri açısından şüphe uyandırmalıdır.

Şüphe yaratan hatta bazen korkutan diğer bir bulgu meme ucundan gelen akıntıdır. Meme akıntısı, hormonal nedenlerle veya meme uyarılması sonrası da görülebilir. Ancak meme ucu uyarılmadan, her hangi bir ilaç kullanımı yokken, süt görünümünde değil berrak veya özellikle kanlı bir akıntının tek meme ve tek bir süt kanalından, sıkmadan, kendiliğinden ve inatcı şekilde gelmesi, daha ayrıntılı bir değerlendirmeyi gerektirir.

Çoğu erken evre meme kanserleri kendilerini ağrı ile belli etmezler. Hormonal değişimlerle parallel şekilde başlayıp kendiliğinden kaybolan, stress ile artan ağrının olağan olabileceğini daha once ifade etmiştim. Bu ifade ağrı, rahatsızlık, iğnelenme, yanma, kaşınma, kızarma, sıcaklık, bir sinir hattı boyunca elektriklenme hisleri tamamen normaldir ve ihmal edilebilir anlamına da gelmez. Bu tanımlaması zor rahatsızlık hissinin önemli bir kısmı adele iskelet sistemi ile ilişkilidir ve bu durumda koltuk altına ve omuza doğru yayılma söz konusudur. Ne zaman ki olağan hormonal ritmin dışında, aynı noktada, haftalar içinde giderek artan yoğunlukta bir rahatsızlık ortaya çıkar, memeleri destekleyici ve kaldırıcı sütyene rağmen aynen devam eder, işte o zaman bunu ciddiye almanız gerekir. Bazen bir memede sınırlı şekilde, daha önceden olmayan mavi renkte toplar damar genişlemeleri de anlamlı olabilir.

Ve son olarak meme muayenesinde bir diğer önemli bulgu, ele gelen kitledir. Kitlenin sertliği, düzensiz sınırları, lokal nodülarite hissi ve en önemlisi deriye ya da alttaki adeleye yapışık olması, şüphe yaratmalıdır. Yapmanız gereken, paniklemeden, soğukkanlı şekilde kadın sağlığı doktorunuz tarafından muayene olmak ve gerekli olması durumunda görüntüleme yöntemlerine baş vurmaktır.

İlk dikkat çeken küçük bir misket ya da fasülye benzeri bir kitlenin farkedilmesidir, meme dışında örneğin koltuk altında veya köprücük kemiği üzerinde bir lenf bezi olarak da elinize gelebilir. Lenf bezi tamamen ağrısız, sert ya da hafif hassas olabilir.  Bölgedeki bir enfeksiyon lenf bezlerinde şişmeye yol açabilir. Bir kaç hafta sonra bile hala, sert şekilde ve küçülmeden sebat eden bezeler ayrıntılı şekilde inceleme gerektirir.

Göğüs duvarına yakın derin meme kitleleri çok büyümedikçe doktor muayenesinde bile ele gelmeyebilir. Küçük kitleler etraflarındaki yoğun meme dokusu ile gizlenebilir. Bu nedenledir ki erken tanı için mamografi en az doktor muayenesi kadar hatta daha fazla değerlidir. Meme kanserini düşündürecek cilt değişiklikleri belirginken bunları önemsemeyip muayenede kitle aramaya öncelik vermek, sonra da kadına “memede kitle yok o halde endişeye gerek yok” demek yaygın olarak yapılan yanlışlardan birisidir.  

Sevgili hanımefendiler. Bu sohbetin sizin için yararlı olduğunu ümit ediyorum. Bana bir çok hastam senede bir meme muayenesi ve mamografi için doktora gitmelerinin yeterli olduğunu düşündüklerini, bir kitle olsa bile bunu farkedemeyecekleri için memelerini muayene etmediklerini hatta muayene etmekten korktuklarını söylüyorlar. Bu söyleşiden sonra fikir değiştireceğinizi ümit ediyorum.

Sağlık dileklerimle.

Prof. Dr. Kutay Biberoğlu

23.05.2025

ANKARA